Fenerbahçe Tarihi

Kadıköy ve Fenerbahçesi;
İstanbul’un Kadıköy yakası; Allah’ın, yeryüzünü yaratırken kesinlikle ayrıcalıklı davrandığı bir eşsiz yöre…

Tarihlerinhenüz 1900 yılına ulaşmadığı İstanbul’da, Kalamış’ıylaFenerbahçe’siyle, Caddebostan’ı Suadiye’si Moda’sı ile adeta bir rüyabeldesi… Göz alabildiğine bomboş arsalarla yemyeşil çayırlara sahip buyörede, doğanın insanları spor yapmak için sanki teşvik ettiği yıllar…
Vede, İstanbul’un silüeti deniz üzerinde uzaklardan perde perde yansıyıpdalgalanırken, Fenerbahçe Burnu’nda yanıp sönerek yol gösteren birfener Türk sporuna önderlik edeceği bir kulübe sembol olmanın da gururuiçinde, Adalar’a, Marmara’ya, daha da ötesi uzak yıllara doğru aynışevkle ışık saçacağı günlerin özlemi ile çakıp durmaya başlamıştısanki… Ve de Kadıköy, o dönemlerde en güzel semti olan Fenerbahçesi’ninbağrından çıkaracağı takımını önce yakınlara, sonra da yarınlaraarmağan edeceği günleri bekliyordu gayri…
Kuşdili Çayırında İlk Futbol Oyunu;
İlkfutbol oyununun, bugünkü anlamıyla ilk kez 1823 yılında İngiltere’deoynanmaya başlamasının üzerinden neredeyse yıllar ve yıllar geçmişti.Nihayet tarihler 1890’lı yıllara ulaştığında, Moda’da oturanİngiliz’ler de bu keyifli spordan iyice etkilenmiş ve o yemyeşilarsaların bulunduğu Kadıköy’ün geniş alanlarında, futbolu oynamayabaşlamışlardı. Seyri çok keyifli bu oyunun, çevredeki Türk gençlerindede ilgi uyandıracağı ve de bu sporu onlara sevdireceği pek tabii idi vehatta da kaçınılmazdı. Ama ne var ki, o sıralarda süren monarşi rejiminedeniyle Müslüman Türkler için cemiyet kurmanın ve hatta mevcutcemiyetlere dahi üye olmanın yasak olmasından dolayı, KadıköyÇayırlarında top koşturan İngiliz gençlere yine ancak Rum gençlerieşlik edebilmekteydi. Yine de, hemen her akşamüstü bilhassa KuşdiliÇayırında yapılan bu futbol maçları ya da antrenmanları, Kadıköyhalkının büyük bir kesiminin ilgisini çekmekte, genellikle akşamüstlerizevk için de olsa oynanan bu futbol oyunu için, Kalamış’tan, Moda’dan,Kuyubaşı’ndan, ve hatta Haydarpaşa civarlarından gelecek öbek öbekhalkı, gününe ve hava durumuna göre küçük ya da büyük kümeler halindebu oyunu seyretmeye yöneltmekteydi. Kadıköy halkının ekserisi ikindisularında ayaklanır, günlerden Cuma ve Pazar değilse yaniKurbağalıdere’nin kenarındaki salaş tiyatroda Komik Hasan’ın tuluatkumpanyası oynanmıyorsa Kuşdili Çayırı’na doğru yola koyulurlardı. Yok,eğer günlerden Cuma ya da Pazar ise de, Moda’ya doğru ya da şimdikiFenerbahçe Stadyumu’nun bulunduğu Papazın Çayırı’na doğru yolakoyulurlardı (*1). Omuzdaş kılıklı, burma bıyıklı tüylü tüysüz gençler,yanlarında boy boy çocuklarla hanım nineler ve de orta yaşlı hatunlar,Arap bacılar, ahretlikler, kahvede pineklemekten usanan efendi kişiler,burada çayırı çepeçevre kuşatır, kadınlar getirdikleri kilimleriyayarlar, erkeklerin kimi toprağa bağdaş kurar, kimi büyükçe bir taşaoturur, kimi ayakta dururdu. Sucusu, dondurmacısı, kağıt helvacısı,simitçisi, baloncusu, Eyüp oyuncakçısı velhasılı satıcıların her çeşidiburada arzı endam eyler, burayı adeta panayır yerinden farksız kılardı.Ortadaki saha olacak alanda ise, kapı gibi gövdeli, başları açık, renkrenk gömleklerinin kolları sıvalı, göğüsleri fora, bacaklarındandizkapaklarına kadar şortlu bir alay adam soluk soluğa koşuşurlar,birbirlerine çarpıp çarpıp, alt alta üst üste mecelleşirler, güya datop oynarlardı. Oynanan bu futbollardan örnek alan bazı gençler,Kadıköy’ündeki arsalarda ya da geniş çayırlarda onlar gibi top oynamayaheveslenir, karman çorman bir biçimde, bir harradır bir gürradır gider,topa en çok vuranla onu en havalara yükselten erbab sayılırdı. Ne varki bir süre sonra, bir başka deyişle 1900’lü yıllara iyiceyaklaşılmasıyla birlikte, Moda’da oturan İngiliz gençlerinin artıkmodern futbolu oynamaya başlamaları ve dolayısıyla da oynadıklarıfutbolu daha seyredilir bir halde sunmaları, kendilerini hayran hayranseyreden Kadıköy’lü gençlerin yüreklerinde birtakım kıpırdanmalarasebep oluyor, onlar gibi organize bir takım kurma isteklerini ise,vazgeçilemez bir tutkuya dönüştürmeye başlıyordu.
Kadıköy Football Association ;
1890’lıyıllarda İstanbul Moda’da yaşayan İngiliz ailelerinden La Fontaine,Giraud, Whittall, Charnaud, Pears, Armitage aileleri Kadıköy veModa’nın çayırlarında kendi aralarında bu oyunu yeni yeni oynamayabaşladıklarında, İzmir’de yaşayan İngiliz aileleri, Bornovaçayırlarında bu oyunu çoktan oynamaya başlamışlardı bile (*2). Zirasosyal ve idari bakımdan payitaht İstanbul’a uzak ve rahat iki şehirolan Selanik ile İzmir, 1870’li yıllarda Osmanlı’nın futbol oyunu içinilk taraftar bulduğu toprakları oluyor, futbol oyunu o dönemlerde diniinançların da etkisi ile Müslüman Türkler arasında gelişemediğinden,böylece de Osmanlı toprakları üzerinde ilk defa gayrimüslim ve levanten(ülkede yerleşmiş bulunan yabancı uyruklu) vatandaşlar tarafındanoynanıyordu.
Moda’dafutbolla tanışan ilk ailelerin İstanbul’da İngiltere elçiliği personeligörevlileriyle aralarında yaptıkları maç rekabetini, 1894 yılındaİzmir’de “Football Club Smyrne”nin kurulması ile birlikte İstanbul -İzmir rekabeti izlemeye başlıyordu (*3). İzmir’de futbolun öncülüğünüyapan James La Fontaine, 1889 yılında İstanbul’a yerleştiğinde,Kadıköy’de İngilizlerin futbol-rugby karışımı bir oyun oynadıklarınıgörmüş ve onlarla kısa zamanda dostluk kurarak, daha iyi bildiği futboloyununu onlara kabul ettirmişti. Tarihler 1897 yılını gösterdiğinde,James La Fontaine ve arkadaşları Kadıköy yakasında ilk kez bir futboltakımı olarak Kadıköy Football Association adı altında toplanıyor,takımı oluşturan İngiliz, Rum, Ermeni gençleri, genelde İstanbul’asefere gelen İngiliz gemicilerle oynadıkları oyunlarını Kadıköy’ünçayırlarında sürdürüyor, ve her akşamüstü (ilk bölümde geniş birbiçimde sunduğumuz) o kalabalık izleyici kitlesine deseyrettiriyorlardı. Bu müsabakalar halkın öylesine ilgisini çekmişti ki“Football Association” takımı, iki yıl içerisinde “İzmir Karması” ilekarşılıklı olarak futbol maçları yapmaya yönelmişti.
“BLACK STOCKING FC” Kuruluyor ;
Nevar ki, Sultan 2. Abdülhamid’in padişahlığının sürdüğü o dönemde,mevcut monarşi rejiminin korunması amacıyla Türk gençlerinin dernekkurmaları yasaktı. Bu durum ise, yabancı ve azınlıkların topkoşturdukları kendi topraklarında futbol oynamanın imkan ve zevkindenmahrum olan ve onların aralarına karışarak oynamak istedikleri bu cazipoyunu ancak gıpta ile seyretmekle yetinen Kadıköylü Müslüman Türkgençleri arasında, sadece üzüntü değil aynı zamanda tabii ki öfke vehırs da uyandırıyordu. İşte her türlü tehlikeyi göze alan bugençlerden, deniz öğrencisi Fuat Hüsnü (Kayacan), eski hariciyecilerdenReşat Danyal ve Mehmet Ali ile, Kuşdili’nde Papazın Çayırı adı verilentopraklarda meşin yuvarlağa vuruşlar yapan arkadaşları bu özlemin sonaermesini amaçlıyorlar, ve 1899 yılında da, devrin hafiye vejurnalcilerinin dikkatlerinden kaçmak ve hışımlarından korunmakamacıyla bir İngiliz adı altında Black Stocking FC (Siyah ÇoraplılarFutbol Kulübü) ‘nü kuruyorlardı. Ancak siyah çorap ve kırmızı üstformaları ile Türk gençlerinin oluşturduğu bu ilk Türk spor ve futboltopluluğu daha ilk maçlarında hafiyelerin baskınına uğruyor ve hemendağıtılıyordu.
1899; Fenerbahçe’nin Gerçek Kuruluş Yılı
Buradadikkati çeken en önemli nokta; Fenerbahçe Spor Kulübü’nün BlackStocking FC ismi altında 1899 yılındaki bu ilk girişimindeki öncülükyapan gençler ile, ilerideki yıllarda kurulacak olan Kadıköy FutbolKulübü (1902) ve Fenerbahçe Futbol Kulübü (1907) ismi altında toplanangençlerin genelde aynı kişiler olacağıydı. Dolayısıyla FENERBAHÇEKULÜBÜ kuruluşunu gayri resmi olarak 1899 yılında gerçekleştirmiş, nevar ki iki kez kapatılmaları nedeni ile faaliyetlerine, ancak resmikuruluş yılları olan 1907 yılında geçebilmişti. Görülen odur ki; BlackStocking F.C. ya da Kadıköy Futbol Kulübü isimleri, amaç karşısındabirer araçtırlar (*4). Ayrıca İstanbul’da kurulan futbol kulüplerininlisteleri incelendiğinde de; Moda Futbol Kulübü (1896), Cadi-KeuyFootball Club (1899) ve Imogen (1900) takımlarının İngiliz uyruklulartarafından, Elpis (1900) takımının Rumlar tarafından, Black Stocking(1899), Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerinin ise Osmanlıuyruklular tarafından kurulmuş oldukları da zaten görülmektedir.(*5)
KADIKÖY FUTBOL KULÜBÜ Kuruluşu
Amayine de, aradan geçen birkaç yıl içinde aynı gençlerin bir bölümü,aralarına yeni katılanlarla beraber Kurbağalıdere Köprüsü’nün hemenyakınındaki (şimdiki stadyumun karsısında) Hurşit Ağa’nınkahvehanesinde muntazaman toplanıyor ve 1901 yılında da, bu kez isim dedeğiştirerek Kadıköy Futbol Kulübü ismindeki bir yeni takımı dahakurabilmenin çalışmalarını yapıyorlardı. Konu ile ilgili ayrıntılıbilgiye, yaşadığı yakın tarihi, yazılarında bütün ayrıntıları ilecanlandıran üstad Sermet Muhtar Alus’un, 1951 senesinde Tarih HazinesiMecmuası’na yazdığı “Kadıköyü’nde İlk Futbol” isimli makalesinderastlıyoruz ;
(Aslıgibidir) : “ Zamanın musiki üstadı Sine Kemani Nuri Bey’in anlatışınabakılırsa, futbola meraklı ilk Türk gençleri bir kulüp kurmağa, dahabir derli toplu birleşmeye karar vermişler. Çok geçmeden arzularınıyerine getirmiş, elbiseyi de seçmişler; gömleğin göksü, yakası, kolkapakları beyaz, öbür tarafları kırmızı, pantolon keza beyaz. KuşdiliPapazın çayırlarında kendi aralarında maçlara girişmişler. Moda’dakiİngilizlerden, Rumlardan mürekkep (oluşan) takımın derecesine erişmek,onları yenmek baş emelleri(en büyük arzuları). Eski cimnastikçi veidmancılardan Sine Kemani Bay Nuri’nin rivayetine göre, ilk oynayanlarısayalım: Kendisi(Nuri Bey), Emced Bey, Mehmet Ali ve kardeşi NeşetBeyler, Reşat Danyal Bey, Hafız Mustafa, Topçu zabiti Cevdet Bey, EşrefBey, Hüsnü Paşa zade Bahriyeli Fuat Bey, Mekteb-i Sultani’li Daniş,Tahsin (Şair Tahsin Nahit) Bey, Sarı Şevki.
HaftalıkMalumat Mecmuası sahibi Baba Tahir’in yevmi (günlük) Fransızca ServetGazetesi, bu maçlara dair teşvik yollu bir yazı neşretmiş. Fırsatıkaçırmayan namlı hafiyyelerden (gizli görevli polis) biri, SultanHamid’e hemen jurnali(haberi) uçurmuş: “ Kadıköy gençleri, Veliahd- iSaltanat Reşat Efendi (Sultan Reşat)’nin himayesinde (korumasında) bircemiyet teşkil eylemişlerdir (oluşturmuşlardır). Beray-i ubudiyet(kulunuz olarak), nazar-ı dikkat-i hümayunlarınızı celp ederim(padişahımın dikkatlerini çekerim). Ferman.”
Vetabii ki, yine rejim ve futbolun haram sayılması nedeniyle dinibaskılı, ancak daha sıkı hafiye baskısı sonucunda da zaptiyeteşkilatının baskınıyla bu girişimler de yine engelleniyor veKadıköy’lü gençler bir kez daha dağıtılıyordu. Ne hazin bir kaderdirki, Olimpiyatların Atina’daki açılış gününe rastlayan 6 Nisan 1896tarihinde Tatavla (Kurtuluş)’da bir gurup Rum vatandaşımızınteşebbüsüyle “Tatavla - Heraklis Jimnastik Kulübü” şaşalı bir biçimdetabii ki de kurulurken(*6), ondan iki yıl sonra tamamen Türkgençlerinden oluşarak kurulmaya çalışılan “Kadıköy Futbol Kulübü”mevcut rejim nedeniyle hemen kapatılıyor, kurucuları ise sürgünedilmekten zor kurtuluyordu. Bu durum Türk sporunun kulüpler yolundakigelişimini en az 5 yıl geciktirecek ve yurdumuzda futbol ağırlıklısporun temeli de, yabancı egemenliği ve anlayışı ile atılacaktı (* 7).
İşteİstanbul’da, hem Pera yakasında hem de Kadıköy yakasında oturan ecnebi(levanten) ve gayrimüslim vatandaşlarımızın, törenlerle kurdukları ilkkulüplerinin yaşama hakkını elde etmelerine karşın, yine kalpleri sporaşkı ile çarpan Kadıköy’lü Türk gençlerimiz tarafından girişilen heriki cesurane teşebbüsün gerçekleşememesi, onların içindeki bu ateşisöndürmüyor, aksine, Kadıköy’de bir futbol kulübü kurmalarına hiçbirkuvvetin engel olamayacağı gerçeği ile, daha henüz ismi bile belliolmayan ve fakat ki Kadıköy’ün bağrından çıkacak ve gelecektemilyonlarca taraftara sahip olacak bir kulübü kurmaları için, sadecesayılı yılların kaldığını da sanki artık iyiden iyiye hissediyorlardı.
Kadıköy’deKuruluşu Bekleyiş ; Güneş, 1900’lerle henüz tanışmış. İstanbul’un hersemti aynı sıcaklıkta aynı cömertlikte aydınlanırken, Kadıköy yakasındagökyüzü hep puslu, sanki her dem kapalı gibi. Kuşdili Çayırı mahzun,Papazın Çayırı solgun gibi. Fenerbahçesi’nde bahçeler çiçeksiz,köşklerinde kanaryalar suskun, güllerle bülbülleri küs gibi… Zira,içleri spor aşkı ile yanan Türk gençlerinin Kadıköy’de kulüp kurmaistekleri “saray”ca iki kez engellenmiş, levanten ve gayrimüslimvatandaşlarımızın aynı isteklerine aynı saraydan izin çıkarken,Kadıköylü gençlerimiz sarayın rejimine karşı iki kez yenilmiş gibi.İşte bu nedenledir ki, gayri tüm Kadıköy halkı suskun, biraz da yaralı,Kalamış’ta esen rüzgar bir mahzun, Fenerbahçesi’nde çakan “Beyaz Fener”bir mahzun gibi. İşte bu nedenledir ki ; galip, sanki bu yolda mağlupgibi…
Vede deniz üzerinde İstanbul’un silüeti, karşı uzaklardan perde perdesahile akarken, “ışıksız FENER, çiçeksiz BAHÇE ” misali biçareyarımada, mahzun bir eda ile karşı sahilindeki sarayın ufuklarına doğrubakıp bakıp kuruluş izninin çıkması hayali içinde “ Bu memlekette birgün sabah olursa Haluk. ” mısralarını yüreği yaralı fakat gönlü ümitledolu bir şekilde sanki okur da, devlet kapusundan da medet bekler gibi…
İSTANBUL’DA İLK “FUTBOL LİGİ” GÜNLERİ
Evet,istibdat ; bir başka değişle o dönemki mevcut “ mutlak hakimiyet ”rejimi, yurdumuzda cemiyet kurmak ya da bu bünyede spor yapmak hakkınıTürklere yasak etmekteydi. İşte sırf bu nedenle, Fuat Hüsnü (Kayacan)Bey ve tamamen Türk gençlerinden oluşan arkadaşlarının Fenerbahçe SporKulübü’müzü kurma teşebbüsleri, gerek 1899 yılında Türkçe isim vermedenbir İngiliz ismi altında kurmak istedikleri “Black Stocking F.C./SiyahÇoraplılar Futbol Kulübü” olsun, ve gerekse de 1902 yılında bu kez isimdeğiştirerek kurmak istedikleri “Kadıköy Futbol Kulübü” olsun, saraycaengellemişti. Bu durum ise, ülkemizde kurulan ilk spor kulüplerininyabancılar ile gayrimüslimler tarafından oluşmasına sebep olacak(*8),Türk sporunun kulüpler yolundaki gelişimini ise en az 5 yılgeciktirerek, yurdumuzda futbol ağırlıklı sporun temelinin “yabancıegemenliği ve anlayışı” ile atılması neticesini doğuracaktı (*9).
Nitekim,Kadıköy Futbol Kulübü’nün mevcut bu rejim nedeniyle hemen kapatılarakdağıtılmasının ardından, 1902 senesinde James Lafontaine ile HoraceArmitage isimli kişiler hemen hemen tamamı İngiliz’lerden oluşan“Cadıkeuy Football Club“; (Kadıköy Futbol Kulübü) isimli futboltakımını kuruyor ve kuruluşunun iznini de alıyordu (*10). Bunu, 1903senesinde Moda’da oturan İngiliz gençlerin “Moda Football Clup”, 1904senesinde de Kadıköylü Rum vatandaşların “Elpis(Ümit)Futbol Takımı”nıkurmaları izliyordu. Aynı yıl İngiliz elçilik gemisi “İmogene” nin deaynı isimde bir futbol takımı kurması üzerine, Türkiye’deki ilk ligorganizasyonunu gerçekleştiren James La Fontaine, 1904 senesisonbaharında “Constantinople Football Liege” ( İstanbul Futbol Ligi )adı ile İstanbul’daki ilk futbol ligini kuruyordu. (*11)
Cadıkeuy(Kadıköy), Moda, Elpis ve İmogene takımlarının oluşturduğu ligdekiorganizasyon olan “Pazar Ligi” ismi altında yapılan bu maçlar, bugünküFenerbahçe Stadının bulunduğu Papazın Çayırı’nda sürüyor ve halktarafından da büyük bir ilgi ile takip ediliyordu. 1904 tarihindeki ilkPazar Ligi şampiyonluğunu İmogene Takımı, 1905 yılındaki ikinci Pazarligi şampiyonluğunu ise Cadıkeuy (Kadıköy) Futbol Takımı kazanıyordu.Tarihler 1905 yılını gösterirken , Mekteb-i Sultani (GalatasarayLisesi) öğrencileri tarafından okulun çatısı altında kurulanGalatasaray Futbol Takımı, Kadıköy’deki Papazın Çayırı mevkiindeKadıköy Frerler Mektebi (Saint Joseph) takımı ile maçlarına başlıyor ve1906 yılından itibaren de İstanbul Futbol Ligine resmen katılıyordu.
1907, Resmi kuruluşa doğru
Gayritakvimlerin o en güzel yıl olan 1907 yılının ilk yapraklarınıgösterdiği günler… Sultan 2. Abdülhamid Han, 33 yıllık saltanatınınbaskılı rejime dayalı son yılını yaşamakta olduğunun sanki farkında.Saltanatı ile uğraşanlarla boğuşmaktan futbol topu peşindekoşturanlarla uğraşmaya ayıracak pek fazla vakti ve de gönlükalmadığından bu tür oluşumlara karşı uygulattığı baskıyı da, resmi deolmasa biraz gevşetmiş. Zaten gayri müslimler ile yabancılarca ortalamaon yıldır oynanmakta olan futbol oyununa gözleri ve de gönülleri birazda alışmış. Kadıköy yakasındaki Kördere Sahası ile Kuşdili Çayırı’nda,o ilk yıllarda göz açtırmayan top uçurtmayan saraylı hafiyelerdengörünürde eser kalmamış, Türk gençleri, resmi formalı olmasa daburalarda sanki rahat rahat top koşturur bir halde. Gerçi, birjimnastik kulübü olarak “Beşiktaş” ile, Fransız Mektebi Takımıhüviyetini arkasına almış bir futbol kulübü olarak “Galatasaray”,kuruluş faaliyetlerini İstanbul yakasında gerçekleştirebilmiş ama,karşı kıyı Kadıköy yakası o dönem için adeta bir başka belde, adetaİstanbul’a taşra…
Nihayet,artık bu yakada da beklenen günlerin yakınlığı hissedilmekte. Kadıköyyakasında da güneş bir başka parlak, bahçelerde çiçekler bir başkagüzel açmakta. Fenerbahçesi’nde de kanaryalar bir başka ötüp, burundakifener sanki bir başka parlak çakmakta. Zira, halkın içinden çıkacak ilkTürk kulübünün kuruluşu için kararın ve de onayının alınacağı çokönemli günlerin çoğu geçmiş, azı ise sanki artık gelmekte…
İşte,içinde bulundukları tarihin de desteğinden güç alan Kadıköy’lügençlerden, Hariciye Nazırı Asım ve Server Paşa’ların torunu LondraSefareti Başkatibi Nuri Bey’in oğlu Ziya(Songülen) Bey ile HarekatOrdusu Feriki (tümgeneral) Şevki Paşa’nın oğlu Ayetullah Bey ve de ünlüedebiyatçı Sami Paşazade Sezai Bey’in yeğeni Enver Necip (Okaner) Bey,Necip Bey’in Moda Başpınar sokak 3 numaralı evinin selamlık katındayaptıkları bir görüşme sonucunda kuracakları takımın ilk fikir harcınıatıyorlardı. Gerekli olan parayı da finanse edecek olan döneminzenginlerinden Saint Joseph mezunu Mühendis Nurizade Ziya Bey’e kulübünkurucu başkanlık şerefini, Osmanlı Bankası memurlarından AyetullahBey’e katiplik (sekreter) görevini, Bahriye Subayı Necip Bey’e dekaptanlık ve veznedarlık (sayman) görevini veriyorlardı.
Aynıgörüşmede varılan fikir birliği ile de ; kuracakları kulübün adınıoturdukları semtin güzelliğinden esinlenerek Fenerbahçe yapacaklar,amblemlerini Fenerbahçe Burnu’ndaki ışık saçan fenerden, formalarındakirenkleri ise Fenerbahçesi’ndeki ilkbaharın sevimli müjdecisipapatyaların kıskançlık ve temizlik sembolü olan renklerinden yani sarıile beyazdan alacaklardı.
Ertesigün “Baker Mağazası”ndan forma kumaşları alınıyor, Fener armalıkırtasiye malzemelerinin siparişleri veriliyor, ve de dönemin güyaFutbol Federasyon Başkanlığı görevini üstlenmiş kişisi James Lafontaineile yapılan bir sohbette de sanki kendisinden icabet alınıyordu. Artıkkurulacak olan kulübün ismi, başkanı, amblemi ve formaları seçilmiş,mesele sadece formaları giyerek bu ismi tescil ettirecek 11 Türkgencinin bir araya getirilmesine kalmıştı. Bu konuda da en mühim rolüSt. Joseph Mektebi Türkçe Öğretmeni Enver ( Yetiker ) Bey üstleniyordu.
“Fenerbahçe Futbol Takımı”nın ilk kadrosu kuruluyor ;
Güneşbu defa, o en güzel yıl olan 1907 senesi ilkbaharının serince bir Pazargününü aydınlatıyor ve Fenerbahçe semti de bu kez, ismini yıllarcaşerefle temsil edecek olan bir kulübün ilk temsilcilerinin ilkkalabalık gövde gösterisine sahne oluyordu. O gün, Kadıköy’ündekiKuşdili Çayırı’nda İngiliz ve Rum takımları arasında oynanan bir futbolmaçını seyrettikten sonra St. Joseph Mektebi talebelerinden oluşan birgrup, Moda İskelesi’nden sandallara biniyor ve koyun karşı kıyısındarandevu mahalleri olan Fenerbahçesi’ne geçiyorlardı. Nuri zade Ziya(Songülen)Bey ve Ayetullah Bey ile Sami Paşa zade Sezai Bey’in yeğeniBahriye zabiti Necip(Okaner)Bey, Hintli lakaplı Mühendis Asaf(Beşpınar) Bey ve S.Joseph Mektebi Türkçe öğretmeni Enver (Yetiker) Beyisimli gençler, burada daha evvel gelmiş olan Hasan veHüseyin(Dalaklı), Galip (Kulaksızoğlu), Nasuhi Esat(Baydar), Yanya’lıŞevkati, Elkatipzade Mustafa ve kardeşi Hamdan, Çerkes Sabri,Hayrullah, Hakkı Saffet (Tarı),Hasan Sami(Kocamemi) Bey’ler ilebuluşuyorlardı(*12).
Çoğunluğunun,yakında kurulacak oldukları takımın ilk oyuncularını teşkil edecek olanbu gençler için o gün, Ziya Bey’in İngiltere’den getirttiği; önü vekolları düğmeli olan sarı beyaz yollu bol formaları, lacivert şortpantolonları ve sarı löverli yün çorapları ile, Fenerbahçe’ninçayırlarında ilk antrenmanlarını yapacakları gündü. Kısa zamandaçevrenin futbola kabiliyetli gençlerini de kendi etrafında toplayan bukulüp, bugün için büyük bir kıymet ifade eden ilk kadrosunu, olasıolarak; Hintli Asaf – Necip , Ziya – Hasan, Hassan, Sabri – Nasuhi ,Şevkati , Galip , Hüseyin , Hayrullah terkibinde (*13), ya da ; Asaf –Ziya , Sami – Ayetullah , Mazhar , Necip – Fethi , Galip , Hüseyin ,Hasan , Nevzat şeklinde oluşturuyordu (*14).
Baştada değindiğimiz üzere, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Black Stocking FCismi altında 1899 yılındaki ilk girişiminde öncülüğünü yaptığı gençlerile, Kadıköy Futbol Kulübü (1902) ve ilerideki yıllarda kurulacak olanFenerbahçe Futbol Kulübü (1907) ismi altında toplanan gençler, aslındayıllardır aynı ideali sürdüren hep aynı kişilerdi. Ama ne var ki ikikez kapatılmaları, yasal faaliyetlerine ancak resmi kuruluş yıllarıolan 1907 yılında geçebilmelerine olanak kılmıştı. Bir başka deyişle;Black Stocking F.C. ile, aynı amacı ve kaderi paylaşan Kadıköy FutbolKulübü’nün isimleri, “Fenerbahçe Spor Kulübü”nün kuruluşu yolunda “amaçkarşısında birer araçtı “(*15). Israrla tekrar ettiğimiz bu durumkarşısında, 1940 yılında yapmış oldukları haklı bir tüzük değişikliğiile kuruluş senelerini 1909 senesinden 1903 senesine aldıran BeşiktaşKulübü’nün ( Bereket Jimnastik Kulübü) de gerçekleştirdiği gibi,Fenerbahçe Spor Kulübümüz olarak tüzüklerimize geçirmemiz ve de yazılıbir deklarasyonla kamuya ilan edip düzeltmemiz gereken gecikmiş gerçekodur ki; Fenerbahçe Spor Kulübünün kurulduğu yıl 1899’dur.
Kuruluşu Tescil Olunan İlk Türk Kulübü; Fenerbahçe
Nihayet,23 Temmuz 1908 tarihinde İkinci Meşrutiyetin ilanını takiben, yurttadernek ve kulüp kurma hakları herkese resmen tanınıyor, böylece, Ziya,Ayetullah, Necip ve Enver Bey’lerin önderliğinde kurulmuş bu yeni kulüptescil edilerek, Fenerbahçe’ye, cemiyetler kanununa göre kuruluşuresmen tescil olunan ilk Türk kulübü olmak şerefi kazandırılıyordu(*16). Kulübün ilk kurucu üyelikleri ise ; 1) Ziya ( Songülen ), 2)Ayetullah Bey, 3) Necip ( Okaner), 4) Galip ( Kulaksızoğlu), 5) HassanSami (Kocamemi), 6) Asaf ( Beşpınar) şeklinde başlıyor (*17) ve olasıdiğer üyelikler de; 7)Enver (Yetiker),  Şevkati (Hulusi Bey), 9) FuatHüsnü (Kayacan), 10) Hamit Hüsnü ( Kayacan) 11) Nasuhi (Baydar),…isimleriyle devam ederek sıralanıyordu. Konu ile ilgili olarak; ömrünüadadığı “Fenerbahçe Kulübü Tarihi” konusunda, özellikle arşiv ve bilgitoplamada en zorlandığımız kuruluş yılları dönemleri ile ilgili engüvenilir araştırmaları gerçekleştirmiş olan merhum yazar Dr. RüştüDağlaroğlu’na ait (eski Türkçe ile yazılmış notları şu an deşifreçalışmaları yapan oğlu Sayın Müzdat Dağlaroğlu’nun arşivinde)Fenerbahçe tarihine ışık tutmakta olan not defterindeki tarihi notlararasında ; “kulübün 1939 Nizamnamesinde ilk 30 kurucu üyenin ismininsıralandığı, ne var ki, kurucu olan ilk 6 üye arasında yer almasıgereken Hassan Sami (Kocamemi)’nin bile bu listede ismininbulunmayışının, kendisini listenin doğruluğu hakkında haklı olarakkuşkuya düşürdüğü ifadesi” de ayrıca belirtilmektedir.
İstanbul Şampiyonluğu Ligi ;
1908yılında ilan edilen 2. Meşrutiyetin ilanı ile tanınan dernek kurmaserbestliği sonucunda İstanbul’da kurulan Türk kulüplerinin sayısı çığgibi artıyor, Anadolu, Beykoz, Vefa Futbol Kulüpleri de, sırf 1908senesinde resmen kurulup tescil edilen Türk kulüpleri arasında yerinialıyordu. Kısa zamanda Türk kulüplerinin sayılarındaki bu artış ise,İstanbul’da yeni bir ligin kurulması ihtiyacını doğuruyor, bu nedenlede o dönemlerde ülkede resmi tatil günü olan Cuma günleri oynanacak birlig olan, Cuma Ligi adıyla yeni bir lig kuruluyordu.
Takımlarınsayılarının hızla artmasıyla, İstanbul’da futbol alanlarının sayısı daçoğalmaya başlamıştı. Anadolu yakasında; Kadıköy’deki Kuşdili Çayırı,şimdiki stadın bulunduğu yerdeki Papazın Çayırı, Yoğurtçu Deresiyanındaki Altınordu’nun Kördere Çayırı, Dereağzı’nda Kemikçi Çayırı,Baklatarlası, İbrahimağa sahası ile, Rumeli yakasında; Taksim,Talimhane, Bakırköy, Baruthane, Karagümrük, Çukurbostan, Süleymaniye,Güzelbahçe, Beyazıt Harbiye Nezareti sahaları, ve de Boğaz’ın Anadolukesiminde ise; Anadoluhisarı, Küçüksu Er Meydanı , Beykoz Ortaçeşmesahaları mevcut sahalara eklenmişti (*18) .
Kuruluşu1908 yılında resmen tescil olunan Fenerbahçe Spor Kulübü, sarı beyazolan renklerini 1909 sonbaharında sarı laciverte çevirmiş (*19) , 1909-1910 sezonuyla birlikte de İstanbul Futbol Ligine Galatasaray’dansonra katılan ikinci Türk takımı olmuştu. İşte, dünyanın en hırslı ilk5 derbisinden biri olan Fenerbahçe – Galatasaray kulüpleri arasındakiezeli rekabet, ilk defa 17 Ocak 1909 tarihinde Mekteb-i Sultani(Galatasaray Lisesi ) öğrencilerinin takımı ile, yeni kurulmuş bir semttakımı maçı şeklinde başlamış (*20), ve bu tarihten itibaren de odönemlerdeki İstanbul futbolundaki şampiyonluklar genelde bu iki Türktakımı arasında paylaşılarak, Türk futbolunun artık bir varlık olarakortaya çıkması sonucunu doğurmuştu.
Kuşdili Spor Kulübü’nün Bünyeye Katılması ;
Fenerbahçe,“İstanbul Şampiyonluğu Ligi”ne ilk kez katıldığı 1909 – 1910 sezonundabeşinci oluyordu. 1910 yılı liginin başlamasına kısa bir süre kala dakulüpten ayrılmalar ve mali zorluklar nedeniyle, Üsküdar Kulübü ilebirleşmesi gündeme gelmişti. 1910 senesi Eylülünde, Koço’nun MühürdarGazinosu’nda yapılan müşterek toplantı sonucunda, gerçekleştirilmesiistenen Üsküdar - Fenerbahçe Kulübü teklifi, üyeler tarafından kabulgörmedi. Buna karşılık, Kuşdili Kulübü Başkanı iken Fenerbahçe’yekatılan Elkatip Zade Mustafa Bey, Kuşdili Kulübü’nü Fenerbahçe’yekatmayı başardı ve bu başarısıyla da Fenerbahçe’yi çok zor günlerindegüçlendiren, geleceğini aydınlatarak güven altına alan ve takımıyücelten kişi olarak kulüp tarihine geçti.
İlk Namağlup Şampiyonluk ;
Kadrosunuyeni gençlerle geliştiren ve güçlendiren bu Fenerbahçe 1911- 1912liginde hiç yenilmeden şampiyon oluyordu. Bu şampiyonluğun en önemliyönü ise, Fenerbahçe’nin bu şampiyonluğu ile İngiliz ve Rumtakımlarının şampiyonluklarının tamamen sona ermesi ve bu tarihtenitibaren de Türk futbolunda şampiyonlukların artık Türk takımlarınınolmasıydı. Bu şampiyonluk, kulübün itibarını bir anda yükseltipimkanlarını da arttırmıştı. İlk iş olarak Altıyol’da bir kulüp lokalikiralandı, lokalin açılışı ise üye sayısının çoğalmasına sebep oldu. Buarada futbol dışında diğer spor dallarında da faaliyet gösterilmesinebaşlandığından, aynı yıl Fenerbahçe Futbol Kulübü adı , Fenerbahçe SporKulübü’ne dönüştürüyordu (*21).
Fenerbahçe’nin ilk rozeti;
FenerbahçeKulübü’nün ilk amblemi, Fenerbahçe burnundaki ışık saçan beyaz feneri,renkleri ise sarı ile beyaz olmuştu. Ancak, kulüp mensupları bunutatminkar bulmadıkları gibi, anlam bakımından da içinde bulunulanmonarşi rejimini tehdit edici sayılacağı endişesi ile kısa sürede iptaletti. 1910 yılında Fenerbahçeliler arasında resim çizmede maharetiyletanınan futbolcu solaçık Hikmet (Topuz)’in çizdiği (bugünkü) amblem iseherkesin beğenisini kazandı ve kabul edilerek bugünlere kadar daulaştı. İşte “sarı ve lacivert” ağırlık içinde olmak üzere 5 renktenoluşan amblem ve şu anlamları taşımaktaydı(*22) ; “FENERBAHÇE SPORKULUBÜ 1907″ yazılı beyaz yuvarlak çerçeve, temizlik ve açık yüreklilikifadesiydi. Kırmızı fon ise, safiyet ve Fenerbahçeliler arasındakisevgi ve bağlılığı belirtirken bu arada bayrağımızı da sembolizeetmekte, ortadaki sarı renk Fenerbahçe için duyulan gıpta vekıskançlığı, kalp şeklindeki lacivert renk asaleti temsil etmekteydi.Sarı lacivert renkler içinde yükselen palamut dalı Fenerbahçelilik güçve kudretini sembolize etmekte, yeşil renk ise yükselen bu kudret içinbaşarının gerekli olduğunu açıklamaktaydı. Böylece “milli renklerarasında doğan Fenerbahçe”nin, sarı ile lacivert renkler beraberindekibu amblemi üyelerce de kabul gördüğünden, klişesi İngiltere’yeManchester şehrine yollanmış ve Fenerbahçe Spor Kulübü’nün bugünkürozeti olarak ilk kez 1910 yılında yaptırılmıştı. Rozet; 1929 yılındanitibaren üzerindeki eski Türkçe harfleri yeni Türkçe harflere bırakmışve manada önemli etki yapmayacak ufak tefek değişikliklerle de günümüzekadar aynı şekli muhafaza ederek gelmiştir.
İstanbul’daİşgal Yılları ; İstanbul halkı 16 Mart 1920 sabahı uyandığındagözlerine inanamamıştı. Zira şehrin üzerine kapkara bulutlar çökmüş,bir gece içinde koca şehir işgal ordularınca adeta askeri bir kampaçevrilmişti. Dünyayı sarsmış, imparatorluklar yıkmış ve on milyoninsanın ölümüne sebep olup o hiç bitmeyecek sanılan “Harb-i Umumi” diyeanılan “1. Dünya Savaşı”, Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilmesi ile sonbulmuş, mütareke ile birlikte de galip itilaf devletleri mağlupOsmanlı’nın başkenti İstanbul’u işgal etmişlerdi. Zırhlı araçlar caddebaşlarını tutarken, sokakları dünyanın her yanından gelmiş her renktenve her dinden askerler sarmış, Harbiye, karakollar, kaymakamlıklar,subay mahfelleri , vesair tüm makamlar işgal ordularınca işgaledilmişti. İşgal üniformalı itilaf ordusu askerleri, sosyal yaşantıiçinde her fırsatta halkı manevi baskı altında ezerken, tramvaydatrende ya da vapurda bile kendileri daima birinci mevkide oturup,biletli Türk vatandaşlarını vagonların sahanlıklarında vapurların iseikinci mevkilerinde seyahat ettirir, kendilerine ayrılmış bölümlere boşda olsa kimseyi sokmaz, yolcuların bilet kontrollerini bile kendileri,üstelik alaycı bir tavır içinde ve ağır hakaretler altındayaparlardı(*23). Evet, İstanbul artık o eski İstanbul değildi. Acıgünler gelip çatmış, herkes üzgün, herkes kendi vatanında sürgüngibiydi. İşgalcilerle birlikte yaşamak zorunda olan talihsiz İstanbulhalkına, o güne kadar yaşadıkları, ne gıdasızlık, ne susuzluk, neelektrik kesintileri, ne de hiçbir şey, “İşgal İstanbul’u ”na tanıklıketmek kadar onlara acı vermemişti. İşte bütün bu olumsuz şartlaraltında halkın morali için mutlak bir desteğe ihtiyacı vardı ki, iştebu ihtiyaç duyduğu güç, ona kendi öz bağrından çıkarttığı takımıtarafından “Fenerbahçe”si tarafından verilecekti.
İşgal yıllarındaki gurur; Fenerbahçe
Mütarekedöneminde (1918 - 1921) işgal kuvvetlerine mensup özellikle İngiliz veFransız askeri takımlarıyla yapılan futbol maçları, İstanbul’dakifutbol heyecanını ve futbola olan ilgiyi doruk noktasına çıkaran olguoluyor, Türk takımları işgalci ekiplerle 5 yılda 50’sini Fenerbahçe’ninoynadığı toplam 80 maç yapıyor , işgal kuvvetleri takımlarına karşıkazanılan galibiyetler ise Türk takımlarını gönüllerde yüceltiyordu. Bunedenle futbol İstanbul’da büyük kitleleri kendine çekerken, Türktakımlarının özellikle de Fenerbahçe’nin, başta General HarringtonKupası (29 Haziran 1923) olmak üzere işgal kuvvetleri takımlarıkarşısında elde ettikleri tüm galibiyetler, İstanbul halkının intikamduyguları içindeki milli duygularını şahlandıran ve yaralı gönüllerineteselli veren yegane olay haline dönüşüyordu.
Mütarekeninkaranlık yıllarında işgal kuvvetlerine mensup takımlarını her haftabirbiri peşi sıra futbol sahalarında yenerek milletin rencide olmuşgururunu okşayan Fenerbahçe tüm halkın sevgilisi haline geliyor,zamanla da milli mücadelenin ve milliyetçi karşı çıkışın adeta İstanbulşubesi halini alıyordu. Onlar, cephelere gönderdikleri futbolcularımisali Çanakkale’de yaptıkları müdafaanın(*24) bir örneğini de sankiTaksim’in Taşkışla sahasında gösteriyor, yaptıkları toplu hücumlardaise sanki kısa bir süre sonra Kocatepe’den verecekleri millitaarruzdaki şahlanışımızın provasını veriyorlardı. Bu şevk ve imaniçinde mütareke ve işgal İstanbul’unda Türk futbolu denince ilk aklagelen Kadıköy’ün Fenerbahçe’si oluyor, cepheden gelen her yeni zaferİstanbul’luların moralini yükseltirken, Fenerbahçe takımı da aldığıgalibiyetlerle halkın başını dik tutmasını sağlıyordu. 1910’lu yıllardaen fazla iki bin kişinin izlediği Fenerbahçe, 1919 -1920 yıllarında 6-7bin kişinin hınca hınç doldurduğu tribünlere oynuyor, bir zamanlarınürkek mahcup yapılan tezahüratları, artık açık açık, yüksek sesle hepbir ağızdan dile getiriliyordu; “Ya ya ya ,şa şa şa, Fenerbahçe çokyaşa, ”.
Artıkiş futbol oyunu halinden çıkmış, vatanın asıl sahipleri ileişgalcilerin hesaplaşması şekline dönüşmüştü. Fenerbahçe takımı artık“Kuvai Milliye” ruhunun halk içindeki sembolü olmuştu. Bunun birincisebebi işgal takımları ile oynadıkları toplam 50 maçtan ikisi hariç hiçyenilmeyip 41 maçta galip gelmeleriydi ki Altınordu ve Galatasaraytakımları ne yazık ki bu başarıyı gösterememişlerdi. İkinci sebebi ise,“Anadolu Harekatı”nın başında olan Mustafa Kemal’in “Fenerbahçeli”olarak bilinmesiydi.(*25)
Atatürk ve “Fenerbahçe”si;
Fenerbahçe’ninmüttefiklerle mücadelesi sadece yeşil sahalarla da sınırlı kalmayacak,Cihan Harbi’nde vatana feda ettikleri diğer sporcuları gibi,futbolcularının büyük bir bölümünü yine işgal yıllarında İstanbul’danAnadolu’ya silah aktarılmasında etkin bir rol oynatarak vatanınınihtiyaç duyduğu konuda hayatlarını budaktan esirgemeyeceklerdi. “İttihad ve Terakki’nin bir kolu olduğu ” ithamı ile işgal kuvvetlerinindevamlı olarak bastırması sonucunda kulübün kapatılma çalışılmalarıortamına rağmen, yurdun düşmandan kurtulması yolunda üstlendiği tarihimisyonu en ulvi bir biçimde yerine getirerek, bir başka idealde deyarınlara örnek olacak olan Fenerbahçe Spor Kulübü, aydınların, işgalyıllarının acılı şehit ailelerinin, hulasa Türk ulusunun şeref vecesaret duygularının yurda adeta armağanı oluyordu. İşte bu nedenledirki ulu önderimiz Mustafa Kemal Paşa, 1918 yılında ilk spor kulübüolarak Fenerbahçe Spor Kulübü’nü ziyaret ediyor ve de kulüp şerefdefterinin nezdinde de, tarihin altın sayfalarına da şu mısralarıgeçiyordu; “ Fenerbahçe Kulübünün her tarafta mazhar-ı takdir olmuş(takdirle şereflendirilmiş) bulunan asar-ı mesaisini(yaptığı üstünçalışmaları) işitmiş ve bu kulübü ziyaret ve erbab-ı himmetini (üstünhizmet veren kişileri) tebrik etmeyi vazife edinmiştim. Bu vazifeninifası (yerine getirilişi) ancak bugün müyesser (mümkün) olabilmiştir.Takdirat (takdirlerimi) ve tebrikatımı (tebriklerimi) buraya kayt ile(kaydetmekten dolayı) mübahiyim ( mutluyum).
3. 5 . 1334 (1918). Ordu Kumandanı
(Yıldırım Orduları Gurup Kumandanı) : MK (İmza) ”

Kulüp binası yangını ve yurdun Fenerbahçe sevgisi;
Türkiye’deilk defa çeşitli spor şubeleri açan kulüp olma ünvanına sahip olanFenerbahçe, 1913 yılında tanzim olunan ikinci nizamname ile atletizm,kürek, yüzme, atlama, yelken, patinaj, tenis, çayır hokeyi, boks,kriket gibi spor dallarıyla da meşgul oluyor, yıllar içinde defutboldan başka, masa tenisi, eskrim, jimnastik, avcılık, su kayağı,atlama, bilardo, salon futbolu, otomobil, atıcılık, sutopu,bisiklet,halter, güreş, basketbol,izcilik,patenli hokey, voleybol, vs,gibi toplam 25 spor şubesi içeren 35 spor dalında sayısız başarılaraimza atıyordu.
Büyükmilletinin muazzam sevgisiyle nurlanan ve kucaklanan Fenerbahçe,muhtelif branşlarda devamlı hamlelerle bu artan sevgiye hak kazanırken,kuruluşunun 25. yılında 5/6 Haziran 1932 gecesi vukuu bulan hain biryangın, koca bir varlığın kupalarından üye kayıt ve maç defterlerini deiçeren belgelerine kadar gelmiş geçmiş bütün maddi eser ve izlerinisiliyordu. Fenerbahçe’nin uğradığı felaket bütün yurtta bomba etkisiyapıyor, Fenerbahçe Kulübü İdare Heyeti’nin, üzerinde henüz dumanlarıtüten kulübün enkazı karşısında, gazete ve radyolara aynen aşağıdakisözler ile verdiği tebligat ise yürekleri dağlıyordu (*26) ;
“ Sevgili yuvamız, 25 senelik spor hayatımızda elde ettiğimiz şeref vegalibiyet, hatıraları ile birlikte yanmıştır. Bugün, maddi sporvesaitimizden de tamamen mahrum kalmış bulunuyoruz. Yek değerlerimizekarşı sarsılmaz itimat, muhabbet (sevgi) ve tesanüt (dayanışma) havasıiçinde, yıllarca süren müşterek emeklerimizin muhassalasının (eldeedilmiş sonucunun) enkazı karşısında derin bir teessür (üzüntü)duymamak kabil değildir. Mahvolan manevi kıymetlerin maattessüf (neyazık ki) tamiri imkansızdır. Şu kadar ki, 25 senedir kazandığımızmuvaffakiyetlerin hatıralarını kalbimizde daha büyük bir vecd (heyecan)içinde yaşatmak, bu hatıraları Fenerbahçe gençliğine kitap halindehediye etmek gene mümkündür. Hatta ilk vazifelerimizden biridir.Kupalarımız, bayraklarımız yanmıştır. Fakat yüreğimizdeki hatıralarcanlılığını kaybetmeyecektir. Başta Ulu Gazimiz olmak üzere;kulübümüzün mesaisini takdir eden kıymetli yazıları taşıyan hatıradefterimiz kül olmuştur(**). Fakat bizim emeklerimizi takdir etmiş olanbüyük şeflerimiz, memleketini seven memleketin idealine candan bağlı,çalışkan, tesanüt (dayanışma) ve muhabbet(sevgi) çerçevesi içinde Türkgençliğini gene himaye edeceklerdir. Hayatın mütemadi bir mücadeleolduğunu, mücadelesiz, ızdırapsız, elemsiz, hayatta gerek ferd ve gerekmillet itibariyle muvaffak olmak imkanı olmayacağını Türk gençliğinehatırlatan Büyük Gazinin nasihatleri bu elemli günlerimizde, bizim içinen büyük teselli ve kuvvet membaı olacaktır. Fenerbahçelileri,kulübümüzün maruz kaldığı felaket nispetinde büyük olan vazifeye davetediyoruz. “

Felaketinhemen ertesi günü Türkiye’nin o zamanki en büyük gazetesi “Cumhuriyet”ve ardından da “Milliyet” gazetelerinin “Fenerbahçe’ye Yardım” ismialtında başlattıkları kampanyalara teberruda bulunmak üzere bütünmemleket adeta yarışa giriyor, yeni kulüp binası inşası ve beraberindede kulüp sahasının satın alınmasına katkı amacıyla yapılan ilk bağışıise, 19 Haziran 1932 tarihinde İş Bankası eliyle 500 TL. göndermeksuretiyle yine Atatürk yapıyordu(*27). Aynı amaçla tertiplenen 14Temmuz 1933 keşideli Fenerbahçe Eşya Piyangosu’ndan elde edilen 17 binTL. hasılat da, yine bu ilk tahta stadımızın yapılmasındakullanılıyordu.
(**)Bu yangında kül olduğu zannedilen ve içinde kulüp ile ilgili 1914senesinden itibaren tutulmuş şeref kayıtlarını içeren meşhur marokenkaplı hatıra defteri ise, 7 Nisan 1944 tarihinde, onu enkaz arasındabularak alan ve saklayan meçhul bir şahıs tarafından, kulübümüz üyesi(merhum) Gazeteci Kenan Onan Bey’in Vatan Matbaası’ndaki masasınınüzerine, 12 yıl sonra tekrar Fenerbahçe Kulübü’ne iade edilmek üzerebırakılıyor (*28) ve böylece Atatürk’ün “kulübümüze o meşhur ithafının”da içinde bulunduğu bu büyük hazineye, önce tarihimiz ve sonra da kulüpmüzemiz yıllar sonra tekrar kavuşuyordu.
Stat mülkiyetine sahip ilk spor kulübü; Fenerbahçe
1923senesinde Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın kurulmasıyla Türksporuna yeni bir yön veriliyor, bu tarihten sonra ise Fenerbahçe’debüyük bir kalkınma görülüyordu. O, teknik üstünlüğü sayesinde OrtaAvrupa futbolunun Türkiye’deki temsilcisi haline geliyor, yıllar yılıhep milli takımın belkemiği olarak da Türkiye’nin en sevilen kulübüoluyordu.
İlkadı “Silahtar Ağa Sahası” iken, sonraları “Papazın Çayırı”, “UnionKulüp Sahası”, ”İttihat Spor Sahası” ve nihayet 25 Ekim 1929 tarihindede(*29) “Fenerbahçe Stadı” ismini alan 36 dönümlük stat mahallimiz, 6Temmuz 1932 tarihinde 500 TL’sinin Atamızın verdiği 9000 TL.karşılığında (1000 Reşat Altını) satın alınıyor ve böylece yurtta statmülkiyetine sahip ilk kulüp olmak şerefi de yine Fenerbahçe SporKulübü’ne ait oluyordu. Hem de öyle ki; Türk gençliğinin üzerinde sporyaptığı ilk stadı olmasının yanı sıra, Büyük Kurtarıcımızın bizzatkendileri tarafından büstleri ile şereflenmesine müsaade ettikleriyegane stat da olarak.
Son
Fenerbahçe Spor Kulübü’müz, bugün yalnız İstanbul’un değil, tüm yurttamilyonlarca taraftarı bulunan ve yüz yıla yakın bir süredir hemen tümspor dallarında Türk sporuna öncülük ettiği için büyük sıfatını yerdengöğe kadar kazanmış bir kulübümüzdür. O, zaman zaman şampiyonluklarıelden kaçırsa da, zaman zaman mazisini aratır bir görüntüde kalsa da,yıllarca tarihe tırnaklarıyla kazıdığı büyüklüğünden hiç bir şeyyitirmeyecektir.

Evet,taa en başta, 1900’lerdeki kuruluş yıllarını anlatırken söze nasıl mıbaşlamıştık? ; “… Ve de Kadıköy, o dönemlerde en güzel semti olanFenerbahçe’sinin bağrından çıkaracağı takımını, önce yakınlara, sonrada yarınlara armağan edeceği günleri bekliyordu gayri…”
Gayri,şimdi de sözün sonundayız; “ Ve de İstanbul, deniz üzerindeki siluetiniuzaklardan perde perde koya yaklaştırırken, Fenerbahçe Burnu’ndayankılanan bir beyaz ince uzun fener, yıllar boyu Türk sporuna sembololmanın gurur yorgunluğu içinde, Adalar’a, Marmara’ya, daha uzaklara,daha da öte uzak yıllara doğru, aynı inançla, aynı coşkuyla ışığını hepsaçacaktır ”.
Yüzyıldan beri önce onun hakkında söylendi, önce onun hakkında yazıldı,önce ona sevdalanıldı. Daha da nice yüzlerce yıl söyleneceği,yazılacağı, sevdalanılacağı gibi….
Hazırlayan: Dr. R. Sertaç KAYSERİLİOĞLU
***************************************************************

KAYNAKÇA :
1. ALUS, Sermet Muhtar.” Kadıköy’ünde ilk futbol”Tarih Hazinesi Dergisi. Syf:274, 1951/6
2. ATABEYOĞLU, Cem. “Futbol” İstanbul Ansk. Sayı :24 Syf:345, İst/1994
3. Tercüman Spor Ansk. “Türkiye’de Futbol”. Syf: 9-10 , İst/1980
4. DAĞLAROĞLU, Rüştü Dr. “Fenerbahçe S.K. Tarihi” . Syf: 6, İst/1987
5. FIŞEK, Kurthan.Prof. ” Spor Yönetimi” . Syf: 515, İst/1983
6. DAĞLAROĞLU, Rüştü Dr. “Fenerbahçe S.K. Tarihi” . Syf: 14, İst/1957
7. HİÇYILMAZ, Ergun. “Fenerbahçe” Syf. 29, İst/2001
8. DAĞLAROĞLU, Rüştü Dr. :“Fenerbahçe S.K. Tarihi” . Syf: 13, İst/1957
9. HİÇYILMAZ, Ergun.: “Fenerbahçe,Ömrüm Seni Sevmekle…” Syf. 29, İst/2001
10. Tercüman Spor Ansk. : “Türkiye’de Futbol”. Syf: 10 , İst/1980
11. ATABEYOĞLU, Cem :“Futbol” İstanbul Ansk. Sayı :24 Syf:345, İst/1994
12. 50.Yıl Kutlama Kitabı : “FB. Nasıl Kuruldu” Syf: 8 , İst/1957
13. Olimpiyat Spor Dergisi : Sayı: 10 , Syf: 3 , İst. /1931
14. DAĞLAROĞLU, Rüştü Dr.: “Fenerbahçe S.K. Tarihi” . Syf: 16, İst/1987
15. DAĞLAROĞLU, Rüştü Dr.: a.g.e. Syf: 17
16. a.g.e. Syf: 168
17. a.g.e. Syf: 6
18. ATABEYOĞLU, Cem :“Futbol” İstanbul Ansk. Sayı :24 Syf:346, İst/1994
19. SAKAOĞLU, Selçuk: “F.B. Spor Kulübü” İstanbul Ansk. Sayı :24 Syf:286 Nisan/1994
20. BACIOĞLU, Alp : “Spor Tarihinden Yapraklar” Sabah Gazetesi , 23Ocak2001
21. DAĞLAROĞLU, Rüştü Dr.: “Fenerbahçe S.K. Tarihi” . Syf: 18, İst/1987
22. ATABEYOĞLU, Cem : “Renk Aşkı” Yıllarboyu Tarih Mecmuası, Şubat / 1994
23. KAYSERİLİOĞLU, R. Sertaç Dr. : “Dersaadet’ten İstanbul’a ” . Syf:50 İst/1999
24. HİÇYILMAZ, Ergun: “Savaşan Fenerbahçe”. Sabah Gazetesi, 27 Mayıs 2001
25. DUMAN Selahattin : ”Fenerbahçenin Gizli Tarihi” Sabah Gazetesi, 2 Eylül 1996
26. 50.YIL KUTLAMA : “Kulüp Binamızdaki Yangın” Syf: 41 , İst/1957
27. A.g.e. : syf : 42
*28. F.B. HATIRA/ŞEREF DEFTERİ : ( F.B. Spor Kulübü Müzesi) . Syf:83 İst/1914 –1951
*29. DAĞLAROĞLU, Rüştü Dr. : “Fenerbahçe S.K. Tarihi” . Syf: 454, İst/1987








EPfarki.com adresinden alıntıdır...

Ayrıntılı Bilgi İçin EPfarki.com'da Arama Kısmından Yararlanabilirsiniz...